Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tavandaki yazı

Bir kuzgun sanrısında bulanıklaşan çöl düşlerimiz. Kaçırmışız bilgenin keyfini. Sonu yok bu kendimizden sürgün edilişin kendimizce. Bir ceylanın avcıdaki hatrı kadar değiliz Bundan hiç bir ok yaralamaz bizi. Çok sesli sosyolojik yalnızlığımın kanattığı buhranımla düşledim seni. Babamın anlattığı annemde yoktun ve iklimler gibi çok değişken kelimeler kullanmadan yazdım her gidişini mavi günlüğüme. Her sabah penceremde belirip duvarıma çentik atan güneş, bir çocuğun daha öldüğünü söylediğinden olsa gerek, adından önce adalet gelir göçebe aklıma. Sanırım aşkı için gözyaşı dökenlerin çok vakti olmalı. Bu dünya çok hasta ve bulaşmadan gidelim buralardan. Çünkü gidelim diyeceği "buralar"ı kalmamış adamlar gördüm mezar taşı enkazlar olan. Savaş hiç romantik değil, açlık şiirlerle anlatılmaz ve köşe yazarları birer ceset sayacı bu dünyada. Her gece ölüyor insanlar uykudan önce, uykudan sonra ve kahvaltıda. Bize adaleti sağlayacak bir yoksulluk gerek. Bize birbirimizi anlatacak koyu

Kırık yazı

İyi de özlem şapkan değil ki çıkarıp bir kenara koyasın. Özlüyorum işte. Şairin dediği gibi; kırgınım saç uçlarıma kadar. Ama cam kırılsa da cam. Dersim Dört Dağ İçinde - Erkan Oğur http://youtu.be/yQS0j4eQi0E