Aslında bir selamına bakar hepsi. İçimde yıkılan köprüler ve evladını ameliyatında yitirmiş doktor sızlanması. Hepsi bir merhaba ile ayaklanıp toparlar bu kenti. İmkansızlığının bombabaladığı tüm yoksul savaş haneleri unutur, geri döner başka kalplere mülteci güvenim. Benim merhabadan öte cümlem yok sana. Ötesi yok bu dilsizliğin. Sana adınla seslenmek nasılsın derken, atlayış binlerce fit yükseklerden. Sen cevap yazmadıkça açılmıyor paraşüt. Ve bu bilmem kaçıncı kazıyışı dostlarımın beni asfalttan. muhteşem gece kulübü yaşamlarından gözlerini alıp baksan aslında gözlerime, sadece sevgiyi vereceğim yüreğine. Üstelik binlerce şişe votkanın veremediği bir imam nikahı mutluluğu. Gözleri boyasını senden almış evlatlar... Akranlarının şirin kedi resimlerini evlat gibi paylaştığı saatlerde kızımızın ilkokul fotoğrafları asılı olacak odamızda. Fotoğraf duvarda olacak sen kollarımda. Sosyal medyalarda ekürili Kış turizmine inat, limonlu kekikli çorba içiriyor olacağım sana iyileş diye. Sonra dünyayı dolaşırız belki el ele.
Bilemiyorum sorunun ne olduğunu ya da hangi nasibimde nasıl bir sorun bulduğumu...
Belki de saatlerimizi yanlış kurduk ki
Düştük çok beklemeli bir yalnızlığa.
Sanki tek sevda sancısı bendeymiş gibi anlamsız önemseyişlerim yaralarımı...
Çok görme ilk sevişim bir imkansızlığı.
İşten kaytaran tüm metaforlarım sebep oldu bu düz anlatımlarıma.
Yoksa çok yıldızlı ve gökyüzü dolu açardım ağzımı sana.
Zenginliğin içinde zeytine muhtaç kalmaktır şair sevmesi. Sağın solun cümle doluyken dilsiz oturmak lüzumsuz bir bilimsel paragrafın sırtında. Çok Cemil Meriç bugün satırlarım.
Utanmasam gülüşünü görememek üzerine yunan mitolojilerinden tanrılar kurban edeceğim.
Vesselam...
Yorumlar
Yorum Gönder